BARIŞ MANÇO EVİ MÜZESİ
İzmir denince aklıma boyozun, gevreğin tadı, imbatın serinliğinin geleceğini bilirim de Moda denince akla Barış'ın geleceğini de bilmek gerekiyormuş. Severim Moda'yı aklımdan da hep geçerdi Barış'ın müze evi nerede diye. İşte o soğuk cumartesi sabahı karşıma çıkıverdi. Vaktim de vardı randevuma, girmemek olmazdı.
Arabasının önünden, domates, biber, patlıcan ekili gibi olduğu bahçenin önünden geçerek içeriye girdiğimde sanki daha önceden geldiğim, aile dostlarından birisinin evine gelmişim hissine kapıldım. Hele o balmumu heykeli öyle canlıydı ki bana ' hoşgeldin, gel otur şöyle ' der gibiydi.
Soldaki yemek odasının masasında son gece kullandığı arabasının anahtarı, cep telefonu duruyordu hala. Çıkıp gelecekmiş gibi düşündürüyordu insanı. Yüzükler, kemerleri, kostümleri, çizmeleri, ödülleri yerli yerinde.
Doğukan, Batıkan'ın odaları en üst katta, ortada kendi odalarıyla, misafir odası. Önceki sahiplerinin ambar olarak kullandıkları yer dinlenme odası tadında, karşıda müzik aletlerinin olduğu prova odası. Yanında küçük bir kış bahçesi.
Tekrar giriş katndaki balmumu heykelinin karşısına geldim, ' görüşürüz, yine gelirim' dedim içimden.
O gün de öyle bir gündü işte. Zor bir seneydi 1999. Babamın iki ay sonra aramızdan ayrılacağını bilmiyordum. O da bilmiyordu. Babam çok üzülmüştü Barış Manço öldüğünde. Televizyondan öğrendiği o sabah kahvesini yeni yapmıştım. Mekanları cennet olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder